Tarih boyunca süregelen egemen olma anlayışı bizim her alanda karşılaştığımız seküler bir hareket hâline gelmiştir. Hatta bu insanın doğasında vardır diyebiliriz sürekli bir şeylere veya birilerine egemen olmak isteriz. Buna ilk olarak aile kuramında rastlarız baskın olan taraf bir egemenlik kurmak ister bazen bu gerekli olur ailenin bekâsı için bazen ise psikolojik buhranlara yol açabilir. Analiz ve varsayımlarla sağlıklı bir deneyim elde edebiliriz.. Örneğin arkadaş çevresinde veya bir grup içerisinde mutlaka biri bize bu güç gösterisini sergileyecektir. Biz buna musade ettiğimiz sürece var veya yok oluruz.. Çoğu zaman gerekli olmamakla beraber bir kısım şeyler için gereklidir.

Siyasî anlamda düşünürsek toplumun karşılaşacağı kaosu önlemek ve düzeni sağlamak açısından üç temel üzerine kurulu bir egemen güce ihtiyacımız var. Adalet, demokrasi, hukuk bugüne kadar teoride bu temeller üzerine partiler kuruldu ama pratikte hâlâ bir cinsiyet sorunu, eğitim sorunu, işsizlik...ve toplumun nihai varış noktası "sefalet" olan bir tiyatro sahnesindeyiz... toplumun bekası için oluşturulan bu güç artık bizi psikolojik buhrana sürüklemiştir. Özellikle gençlerimizin işsizliğin, kadın cinayetlerinin, esnaf sorunu, ırk-cinsiyet sorununun artık bir kader olarak görmelerini istemiyoruz. Herkese eşit şartlarda bir yaşam sunmak bir marifet değil toplumun ve her bireyin en doğal hakkıdır.

Sevgili gençler artık okuduğumuz hukuk, edebiyat, felsefe, bilim kitapları yeniden popüler olacak üzerinizdeki rehavetin üstesinden sorgulayarak araştırarak ve okuyarak geleceksiniz.

Gelecek kaygısını hep beraber aşacağız ve bunun için biz bir olduk herkes elindeki ve zihninde kalan son umudunu paylaşsın..

Size ve değerlerinize egemen olmaya değil ilk önce kaygınıza ve korkularınıza DEVA olmaya geldik..