• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ERZURUM REHBERİ

 

 

 

Nizamettin KORUCU
nizamettinkorucu@hotmail.com
Çırçır Mahallesi
07/06/2021

ÇIRÇIR MAHALLESİ

Bu yazı da size kendi mahallem olan Çırçır mahallesini anlatmaya çalışacağım. Anne tarafından dedem ve dedemin babasının Çırçır Camii çevresinde ikamet ettikleri bilgisini, yine annemden öğrendim. Buradan da anlaşılıyor ki Çırçır Mahallesi Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren var olan bir mahalledir. Yalnız o dönemlerde ve sonraki uzun yıllarda mahalle sınırları yeni yapılan meskenlerle genişlemiştir.  Mesela Araplar düzü adından da anlaşılacağı üzere bir düzlükten ibaretmiş. Cephanelik civarı, tepe ve dolayları da askeri mıntıka bölgesi olduğunu ve Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar cephanelikte askerin nöbet tuttuğunu yine annemden öğrendim.  Annemden dinlediklerime göre seferberlik zamanında Ruslar Erzurum’u işgal ettiklerinde Çırçır mahallesine de geliyorlar. Kimse dışarı çıkamıyor. Şöyle ki; dedemin genç imam arkadaşı ezan okumak için dışarı çıktığında iki kişi tarafından şehit ediliyor.

Mahalleliler; Çok sakin ve yerli insanları ile birbirine kaynaşmış halde nesiller boyu yaşıyor.

1960’lı yılların sonundan 1990’lı yılların ortalarına kadar bende bu durumun şahidi oldum.  1990’lı yılların sonundan itibaren yeni imar istimlâk planı ile mahallenin ahalisi dededen, babadan kalma evlerini birer, ikişer terk etmek zorunda kaldı. Halk yeni yerleşim alanları olan Yıldızkent, Kayakyolu, Yenişehir, Dadaşkent, Hilalkent gibi semtlere kaydı ve alışık olmadıkları ve bilmedikleri yeni bir hayat tarzına, beton apartmanlarda üst üste yığılmış konutlarda yaşamaya adım atmış oldular. Mahallelinin bir kısmı da başta Bursa, İzmir ve İstanbul olmak üzere batı illerine göç etti.

Şu an Çırçır mahallesinden geriye  birkaç harabe ev ve bir iki perişan sokaktan başka bir şey kalmadı. Geçtiğimiz yıllarda mahallelerin birleştirilmesi ile ismi de ortadan kaldırılan mahallenin şehir hafızasında yeri de silinmeye yüz tutmuş durumdadır. Daha sonra mahalle isimlerinin sokaklara verilerek yaşatılması sağlanmıştır.

Günümüzde ise;  Mahallede yaşamış, sonradan bürokrat, sporcu, yazar, sanatkâr olmuş insanların mevcudiyetleri ile ancak adından söz ettirebilmektedir. Gelecek nesillere;  Babalarının, dedelerinin doğduğu, büyüdüğü yerlerden kendilerine bu tür hatıratlar ve o zamandan kalmış birkaç siyah beyaz yahut renkli fotoğraftan başka maalesef bir şey kalmamıştır. Hatıraların yaşadığı evler, evlerin yaşadığı sokaklar, sokakların yaşadığı mahalleler ortadan kaldırılınca mimari hafızası ve buna bağlı olarak mahalle kültürü silinmiş bir topluluk haline gelinmiştir. Bugün Erzurum’un sancısı budur. Artık çok geç kalınmış olsa da o mahallelerde yaşayan önemli şahısların evlerinin benzerinin yeniden inşa edilmesi yerinde bir faaliyet olacaktır. Mesela Hacı Salih Efendi Çırçır Mahallesinde Çırçır Camii yanında bahçeli bir evde yaşamıştır. Bu alanda bir parselde yeniden bu evin bir benzerinin inşa edilmesi irfanımız adına güzel olacaktır diye düşünmekteyim.

İlkokula gittiğim senelerde Hacı Salih Efendi Hac’dan gelmişti. Torunu Abdulvahapla Kazım Karabekir İlkokulunda aynı ikinci sınıfta okuyorduk. Onunla beraber hacdan gelen dedesini görmeye gitmiştik. Hacı Salih Efendi yer minderinde  mütevekkil ve sakin oturuyordu. Bize bizzat kendisi Hacdan getirmiş olduğu küçük madeni fincanlarla zemzem ikramında bulunmuştu.

Çırçır mahallesi Erzurum şehrinin küçümsenmeyecek bir numunesi idi. Devasa bahçeli evlerinde her komşu kendi özgün namı ve şöhreti ile yaşardı. Herkes çok kıymetli idi. Herkesin birbirine saygısı ve sevgisi vardı. Mesela sıvacı Şefiğ emi işten arta kalan zamanlarında odasının geniş penceresine koyduğu pikapta plaklar çalardı. Penceresini açık tutar, bu muhteşem müzik ziyafetinden yoldan geçenlerinde nasiplenmesini sağlardı 

Mahallemizin farklı özellikleri olan bakkalları vardı. Lemiye ( Lamia ) ablagilin bakkalı; keçiboynuzu, kırık leblebi, leblebi tozu, sımışka aldığımız yerdi. Bakkalın asıl işleticisi Hacı Mahmur ( Ahmet ) emi; sakalı, başındaki mahraması ile tam bir Erzurum ihtiyarı idi. Elimize sarı 5, 10 kuruşlar geçti mi, soluğu burada alırdık. Bakkal Dursun eminin dükkânı çeşit olarak daha zengindi. Bir evin gıda ve zaruri ihtiyaçlarının çoğunu karşılayabilecek durumdaydı. Babam yaz kış Dursun eminin dükkanından ayrılmazdı. Güzel sohbetlerini sobada demlenen çay ile süslerlerdi. Diğer bir bakkalımız da, Çırçır camisi meydanına yakın yerdeki Fındıkçı Feğo’nun dükkânıydı. O zamanlar bakkalların veresiye defterleri vardı. Mahallede her evin de ayrıca bir cep hesap defteri vardı. Bir ay boyunca yapılan alışverişler hem müşterinin küçük defterine, hem bakkalın büyük defterine işlenirdi. Ay sonu hesap toplanırdı. Aylıkçıların masraf kalemlerinin başında bakkal hesabı vardı. Aybaşlarında bu hesap kapanır, yeniden açılırdı. Sıkıntısı olanı, hasta olanı bakkal bir, iki hatta iki, üç ay idare ederdi. Fındıkçı Feğo;nun dükkanı büyük bir bakkaldı. O ikram sever, güler yüzlü bir insandı. Dükkânına babamla beraber her gittiğimde mutlaka elime bir şey tutuştururdu. O zamanlar deterjan ve yağ firmalarının hediye çekilişleri olurdu. Büyük bakkallarda bunun reklamlarını ve çekiliş hakkında “ Şuna araba çıkmış, buna para çıkmış “ gibi efsaneleşmiş rivayetleri dinlerdik.

Mahallemizde iki üç tane de gaz ve ispirto satan dükkânımsı küçük kulübeler vardı. Bunlardan İlhami emi ve kardeşi Hafız Ömer Eminin gaz yağı kulübesini hatırlıyorum. Halkın enerji ihtiyacı buralardan karşılanırdı. Evlerde yemekler gaz ocağında pişirilir, yıkanılacak su, yıkanacak çamaşırın suyu gaz ocağında kaynatılırdı. Aydınlanmada cam borulu gaz lambası kullanılırdı. Eskiden elektrikler sık sık kesilirdi. Elektriğin bazen bir iki gün gelmediği olurdu. Dolayısı ile gaz yağı her evin vazgeçilmez bir ihtiyacıydı. 1970’li yıllarda petrol istasyonlarında benzin kuyruklarında ellerinde iki kiloluk, beş kiloluk zeytinyağı teneke kutularıyla aynı zamanda gaz yağı almak için sıra bekleyen insanlar da vardı.

Bir dönem Erzurum kombinası mahallelerde et satım bayilikleri açmıştı. Buralarda et biraz daha ucuza satılıyordu. Bir gün mahallemizin aşağısında et kuyruğuna girmiştim. Saatler sonra sıra bana gelmişti. Et satan dükkânın elemanı sıramı araya giren sosyetik genç bir bayana verince itiraz ettim. Sen misin itiraz eden suratımda okkalı bir tokat patlamıştı. Eti almış ağlaya ağlaya evin yolunu tutmuştum.

Mahallemizde birçok evin bahçesi vardı. En meşhurları “Saatçigilin ve Lazların bahçesiydi. “Sıralı ağaç dizili bazı sokaklar zaten bahçe gibi idi. Bu sokaklarda tavuk, horoz, hindi, keklik, kaz, tavşan, güvercin besleyen evler olurdu. İlyas emi Rüzgar sokakta yaz aylarında ağaçların yanı başında iskemlesinde oturur yoldan geçenlere semaverde çay ikram ederdi. Çok güzel keklikleri vardı. Keklik kulübesi hemen evin önünde idi. İlyas eminin evinin yanında Gümüşhanelilerin geniş ve güzel bir bahçeli evi vardı. Sadece bir defa kısmet olmuştu bu bahçeyi girmek. Alt sırada komşumuz Dişçi Recep eminin evinin de gül dolu bir bahçesi vardı. Çeşit, çeşit çiçekler, bitkiler, ağaçlarla bezenmiş bir sanat eseri görünümündeki bu bahçeyi çok görmüşümdür. Annem komşuya maslahata gönderdiğinde buraya giderdim. Evin hanımı Rukiye abla insanlıklı bir kadındı, tabi güzel bahçelerinin hatırı da vardı. Karşımızda Özbeklilerin de evi bahçeliydi. Bu bahçede çocukluğumda annemle beraber semaver çayı çok içmişimdir. Bahçede oyun oynamamıza izin veren Özbekli teyzeyi de unutamam. Bu bahçeden günümüze kalan üç beş garip ağaç kesilecekleri günü bekliyor. ( Onlarında yerinde şimdi betonlar yükseliyor )

Çırçır mahallesinde kuş uçurtmak ta ayrı bir zevkti. Yine karşı komşumuz Zennure ablanın oğlu Naci’nin çok güzel güvercinleri vardı. Ben sekiz yaşında iken annemin emisi oğullanın köyü olan Bayburt’un Konursu köyüne gitmiştik. Bir aylık misafirlikten sonra misafir olduğumuz hanenin ağabeyisi ben ve abime iki çift güvercin hediye etmişti. Çok sevinmiştik lakin bu sevinç, coşku ve mutluluğumuz Erzurum’da iki üç gün sürmedi. Babam güvercinleri azat etti. Çok ağladık, kuşlar bu özlemimizi ve ayrılık acımızı hissetmiş gibi günler sonra geriye geldiler. Babam yine azat etti. Bu sefer beklememiz hazin nihayete erdi, bir daha dönmediler.

Büyük bir mahalle olan Çırçır’ın Araplar düzü namıyla anılan bir sahası vardır. Buraya neden bu isim verilmiş? Bizim yazacağımız bugüne kadar ki dağarcığımıza dolan bilgilerden kaynaklanan fakat sadece bir tahmin ve yorumdan ibaret olacak. Abbasiler döneminde Erzurum fethedilmiş. Arap süvarilerinin kışladıkları veya konakladıkları bir yer olabilir burası. Yine şehir bilgisi ile donanmış bir ağabeyimizden duyduğuma göre o dönemde Arapların şehri Bizanslılara karşı kuşatması sırasında yedi sahabe burada şehit olmuş. Dördünün kabrinin Araplar düzünde olduğunu söylemişti bana. Diğer bir hususta  Muhyiddin-i Arabi’nin bir süre burada meskun olduğu rivayet olunur. Günümüzde bu düzlükte inşa edilen Muhyiddin-i Arabi Camii ismi acaba bu vesile ile konulmuş olabilir mi? İşin aslının araştırılmasını şehir tarihçilerine bırakıp Çırçır Mahallesi sohbetimize devam edelim.Mahallede benim çocukluğumdan tanıdığım ve isimlerini hatırladığım mahalle sakinlerini gelecek nesillere bir not bırakmak ve onları anma babında yazmaya devam ediyoruz.. Mahalle ile ilgili üçüncü bölüm olan bu yazımızda diğer aklımıza gelen büyüklerimizi, yaşıtlarımızı da eklemek istiyorum. Çırçır mahallesinin Yoncalık tarafında çıkan köşede Köşe bakkaliyesi Bakkal Naim Emiyi ve oğlu Ticaret Lisesinden sınıf arkadaşım Orhan’ı da anarak devam edelim. Bu meyanda Terzi Feğo abi, Kayakçı Yıldırım abi, Kardeş olan Sedri ve Bedri ağabeyiler, Necip ve Celal ağabeyiler, Fotoğrafçı Hayati abi, Kamyoncu Mevlüt emi, oğulları  ilkokul arkadaşım olan Turgay ve ağabeyisi Tuncay abi, Kızılaycı Fayığ emi ile oğulları Metin ve Çetin, Kervancıoğulları ve oğlu Osman, Canbaz Möhsin emi ve oğulları Südo emi ve oğulları, Kürt Ehmo ve oğulları Selahattin ve Necati emiler, Nuri emi, Bekir emi, Dadaş İlhami ve oğlu Harun,  Dadaş Necati, Sesi güzeldi, Cuma günleri salası meşhurdu.( Geçtiğimiz haftalarda rahmetli oldu. ) Kasap Tahsin emi, Kasap Nurettin emi ile oğulları Arif, Kerim, Erdoğan, Rehem emi ve oğlu İbo, Talip emi ve oğlu Fotoğrafçı Lütfi, Nejmi emi ve oğulları Fahrettin. ( Mavi gözler ) Gazeteci Ramis emi. Zöhre Hoca, Davulcu Daştan, Sebzeci Seleheddin emi, Elektrikçi Zeki emi, Kayakçı Nejdet Tosun, İlyas eminin oğlu Burhanettin abi, Duvar ustası Şaban emi,  Limoncu Memmet Emi, İtfaiyeci Ramis Emi, Oğlu Sedo. Marancı, kadayıççı Bahaddin ağabeyi, Adliyede Katip Hüseyin Emi, Rençber Naim Emi, Tuğlacı Rüstem ağabeyi, İnşaatçı Hilmi Ağabeyi, Askeriye Hamamında Muheddin Emi, Oduncu Bahattin Ağabeyi, Bekir Ağa Çeşmesinin orada Tuğlacı Cazim ve oğlu kunduracı Abamüslim, Etem Karakuş ve oğlu Yusuf Karakuş. Aynı sokakta Almancı Kıyas, Eleketrikçi Yusuf  ( Aşağı mumcuda elektrikçi dükkânı vardı ) Çiftçilik yapan Haydar emi, Kasap Memmet emi, Elektrikçi Kemal, oğlu Nejdet, Servet, Nihat, Zati, Fahrettin. Terzi İhsan ve oğlu Emin. Yük taşıyıcı Murat Emi, Maksut Ağabeyi oğulları Mensur, Sırrı, Rıfkı, Lütfü, Metin. Sıtkı Leylek, onun oğulları Çetin ve Aslan Leylek. Yük taşıyıcı Ali Emi. Kara Turan ve oğulları Raci. Haci Durdağı oğulları Tahsin Erol. Radyo Tamircisi Zeki Uçar ve oğulları Ömer Uçar. (Ulucami’nin arada radyo tamircisi dükkânları vardı.) Hasan Ördek Emi, oğlu Burhan, Turgut ve Baki ağabeyiler, kardeşi Ekrem, Aydın. Albayrak Matbaası sahibi Hurrem Tutar. Arabacı Rezzak emi. Aziz Yuvaşen ( Tarihi evde oturan oğlu İdris Yuvaşen. Ramiz eminin dükkânı vardı, Remzi eminin evini alan Hacı Salih Efendi. Hadi Vuraler, Casim Vuraler’lerin evleri. Çırçır meydanında Görçeklerin evi. Saatçilerin evin bahçe duvarında tarihi çeşme. Burada küçük bir dükkân vardı. Leblebi tozu, keçiboynuzu vs. satılırdı. Yeşil renkli 66 şavrelesi olan Memmet Emi. Suci Memmet emi ( Belediye de çalışırdı. 93 Yaşlarında. Çeşmeler ve su ayakları hakkında bilgi sahibiydi. ) Behçet Mahir ( Meşhur Meddah ), Bahattin Kantarcı ( Fötor Bahattin ) İnşaatçıydı, lüks ve temiz giyinirdi. Oğulları Sabahattin, Selehattin, Sabahattin ( Fındık ) İller Bankasının arka tarafında Şeref Tutaç ( Necati, Yılmaz, Hasan kardeşlerin babaları ) Alt tarafta arabacı Salim Emi, tuğla ocaklarından tuğla çekerdi. Yine onların alt tarafında Duduligil. Onların evin karşısında Hanım abla. Hanım ablanın oğulları Ekrem ve Şadi ağabeyiler. Zanka Niyazi pala bıyıklı payton koşardı. Kış aylarında paytonu kızaka çevirirdi. Yan taraflarında arabacı Ziyettin ağabeyi. Onların yanında Ehramcı Lütfi oğlu Adnan. Sokağa ehram tezgahı kurardı. Zabit emi ve oğulları, Fikri, Şükrü, Fevzi, Lütfi. Demirci Hüsnü Ağabeyi Bayram Tutaç’ın halasının oğlu. Hüsnü ağabeyinin oğlu Zafer.  Abamüslim emi, at arabası ile tuğla taşırdı. Oğulları Kadir, Abit, Alaaddin, Seco, Bitişiğinde Muhtar Yaşar emi. İlerisinde Uzun boylu Felek.  Halde çalışırdı. Karşılarında Çatılı ev. Çatılı evin arka tarafında Feramuz ağabeyi. Oğulları Zeki, Şakir Zakir. Demirci Abit Emi. Fariğ Emi Oğulları Memmet, Hadi, hanımı sınıkçı idi. Ayakkabı kundura tamircisi Casim emi, oğlu Turgut ( gugi ) Atilla ağabeyi. Hotelci Yusuf. Oğlu Molo, Hayrettin. Talip, Galip, Metin. Zeki ve Zekayi ağabeyiler. Şahmettin Tutaç ( Gobbik Şahmettin ) Oğulları Bayram ve Sadrettin Tutaç. Sadrettin ortaokuldan sınıf arkadaşımdı. İyi saz çalardı sesi güzeldi. Rahmetli oldu. Ve adını şimdi hatırlayamadığım nice Çırçır Mahalleliler. Bu büyüklerimden ve yaşıtlarımdan hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler, vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorHanımlardan şu an aklımızda olanları yazalım. Sultan abla, Zennure abla, Lutiye  abla, Rukiye abla, Ruhuye abla, Azize abla, Türkan abla, Refiye abla, Telehe abla. Ganime abla. Yaşlılardan Sayali nene, ifakat nene, Möhdo nene. Asırlık bu büyüklerimiz ebedi âleme göç ettiler. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.

Sözün burasında Çırçır’ın her sokağı ayrı bir alemdi, kendine has özellikleri, güzellikleri vardı. Kiminde top, kiminde holla çelik, kiminde biliya, kiminde aşşığ, kimide fırfırık oynardık. Kızlar yere çızdıkları çızgıda oynar, ip atlardılar. Tek ayak çizgiye basmadan sekerken ağızlarında kafiyeli cümleler söylerdiler. Yine ip atlarken saydırırlar, saydırırken manalı, hoş sözlerle oyunlarını süslerdiler.  Çocuklarda oyuncak namına şunlar vardı: Hıfzısıhhanın oradan topladıkları iğnenin mantar tapaları, demir telden yapılmış gındillik ve çember, bezden yapılmış bebeklerdi. Tahtadan yapılmış altları çemberli yada demirli ğızzek ( kızak ) bu ğizzeklerin üstüne post sarılı ve gösterişli yapılanlarına posta denilirdi.

En meşhur oyunlarımız itti bitti, elim sende, here here hestani, holla çelik, yakan toptu. Mahallede birbirimizi ıslatma yarışları yapardık. Hatta işi biraz daha ileri götürür, havuz başındaki havuza bile atardık birbirimizi. Çok dövüşürdük ama küsülerimiz çok çabuk biterdi. Çocukların dövüşüne büyükler taraf olmazlar, karışmazlardı. Çocuklar mahallenin bütün büyüklerinden korkardı, sayardı. Mahallede yoksul insan yoktu. İyi kötü herkesin hali vakti yerindeydi. Yardımlaşma ve dayanışma vardı. O zamanlar yılbaşı kutlamaları yapılırdı. Birkaç ev bir eve toplanırdı. Meyveler yenir, hindiler pişirilir, dolmalar hazırlanırdı. Börekler açılır, baklavalar tepsi ile gelirdi önümüze. Televizyon yoktu. Gençler yüzük oynardı. Çocuklar tüddi ( Tüttü ). Kavurga kavrulur, sokaktan godide beşe ( mısır patlatması ) godi ile kupa, kupa alınırdı. Kurban bayramlarında kesen kesmeyen ayrımı yapılmadan et sini sini dağıtılırdı. Aşure günlerinde tabak, tabak aşureler komşu komşu gezilirdi. Pişen yemeklerin kokusu sokağı sarardı ve kokusu ulaşan evlere pay gönderilirdi. Mahalleden ölen oldu mu yası tutulurdu. Haftalarca radyolar açılmaz, düğünler ertelenirdi. İnsanların kaynaştığı, hemdert olduğu güzel günlerdi o günler.

Nizamettin KORUCU



74 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Çırçır Camisinde Bir Teravih akşamı - 19/03/2024
Yıl 1910 Çırçır Camisi inşa edilmiş. Erzurum son asrın en güzel senelerini yaşamakta. Hatırı sayılı bir nüfusa sahip Erzurumlular belki kartpostallarda dahi görülmeyecek muhteşem bir şehirde hayatlarını mutlu
Erzurum’da Cumhuriyet Mimarisi - 07/06/2021
Yürekli Başkan Hatem Aksakal - 16/02/2021
Emekli olduğunda çok sevdiği şairler ve ozanlar içinde buldu kendini. Merhum Aşık Yaşar Reyhani’nin yakın dostuydu. Kendisi ile her sohbetimizde söz döner dolaşır Reyhani’ye gelirdi.
Fukaralar - 01/01/2021
Günümüzde takım elbise, cilalı kundura giyenler artık zengin sayılmıyor. Kravatlı fakirler çoğaldı.
Niçin Yeniden Siyaset? - 18/11/2020
Siyaset bir yönüyle sanat olmasının yanı sıra bir zümreye özgü bir hareket ve çalışma sayılmamalıdır.
ŞEHİR ÜZERİNE HAYALLER - 20/12/2019
Bir şehrim var, doğduğum, büyüdüğüm ekmeğini yediğim suyunu içtiğim bir şehir. Bu şehir için bende hayaller kurdum. Bakın ne hayaller kurmuşum.
İlk Yazı - 27/11/2019
Önce Selam sonra kelam demişler atalar. Bizde Selam ile başladık söze. Yol uzun ömür kısa. Maksat kubbede bir hoş sada bırakmak. Sevgi dili ile şehir ruhundan ilham alarak olumlu inşalara kapı aralamaktır amacımız.
Zafer Erzurum

Nizamettin KORUCU

Zafer Partsi

Yakutiye İlçesi

Beledye Meclis Üyesi Adayı